NewsIgnifer
NewsIgnifer Menu
  • Çerezler ve Gizlilik İlkeleri
  • Checkout
  • Cookie Policy (EU)
  • Hakkımızda
  • Kullanım Koşulları
  • Login/Register
  • My account
  • Reklam & İletişim
  • Sample Page
  • Sürdürülebilirlik
  • Takip et
  • Teşekkürler
  • Yeşil Enerji, Enerji Hisseleri, Yeşil Endeks, Sürdürülebilirlik, Yeşil Ekonomi
  • Yeşil Haber Ekip
  • Yeşil Haber Yazarlar
  • Yeşil Haber’de en çok okunan 100 makale
  • Yeşil Haber’de öne çıkanlar
NewsIgnifer Logo

Search

Yeni kurtarıcı mı, kızıl tehlike mi?

Kanlı Tiananmen olaylarından birkaç ay önce Nisan 1989’da bir Cuma günü öğleden sonra indik Orta Krallık’ın Pekin Havaalanı’na. Müthiş heyecanlıydım. Hala da Çin’i her ziyaretimde heyecanlanıyorum. Mahrumiyetler, çıplak ayaklı, tek tip Mao kıyafetli insanlar ülkesiydi. O zamandan bu yana Çin, sadece dünyanın değil benim geleceğimi de temelden etkiledi, bundan sonra da etkilemeye devam edecek gibi görünüyor.

“Orada uyuyan bir dev var” diye başlıyordu Napolyon’un Çin’e ilişkin meşhur sözü ve arkasından uyarıyordu: “Bırakın uyusun; zira uyandığında bu dev dünyayı sarsacaktır.” Uyanmak ne kelime bizim dev çoktan uyandı. Şimdi dünya düzenini sarsıyor, uluslararası rakip şirket yöneticilerini, siyasi ve askeri liderleri, teknoloji yaratıcılarını uykusuz bırakıyor. Onunla nasıl başedileceğine dair çalışmalar dünyanın en büyük danışman stratejistlerinin ekmek parası.

Çin tam bir tezatlar ülkesi. Doğu kıyı eyaletleri İspanya seviyesinde iç bölgeler ise Afrika’nın bazı yoksul ülkelerini andırıyor. Pekin’de konuştuğunuz standart Çince (Mandarin) Kanton, Şanghay ya da Fujian’da anlaşılmaz olabiliyor yazılı metinler halen ortak anlayışı sağlıyorsa da. Hemen her bölgede ayrı gelenekler, doğa, mimarı, davranış biçimleri göze çarpıyor. Hem Komünist Partisi tarafından yönetiliyor hem ağır kapitalist.

Pekin ya da Harbinliler Guangzhou ve Şanghay’dakileri çok ticari kafalı bulurlar, pek güvenmezler. Ülkede hem köylüler hala çoğunlukta hem teknolojide en son buluşlara imza atıyor. Çok mütevazı ve alttan alıyor ama 2050’ye kadar dünya hükümranlığını hedeflediğini de gizlemiyor. Şimdi terkedilmiş olan tek çocuk politikası ülkenin kimyasını bozmuş. Aileler erkek prens istediği için kız çocukları kürtaja kurban gitmişler. Bunun bedeli de genç erkeklerin evlenecek kız bulmakta ciddi sıkıntı çekmeleri.

ÖLÜLERİ GÖMECEK TOPRAK SIKINTISI VAR

Dünyada her beş kişiden birisinin yaşadığı bir ülke olunca ve her karış toprak değer kazanınca ölüm sonrası ciddi bir sorun haline geliyor. Her ne kadar ölüleri yakma sık görülen bir defin şekli olsa da aslında geleneksel bir adet değil. 1960’li yıllardan sonra Komünist Partisi’nin yaptırımlarıyla yaygınlaştırıldı. Bugün zengin Çinliler veya kırsal bölgelerde yaşayan Çinliler ölüleri için geleneksel mezarlar yaptırabiliyor.

Ölüm gerçekleştiğinde evdeki bütün putlar kırmızı bir kağıtla kapatılıyor, bütün aynalar kaldırılıyor. Zira, aynada kefenin yansımasını görenin kısa zaman içinde öleceği düşünülüyor. Bazı aileler ölüm tarihinden itibaren 49 gün saçlarını kesmiyorlar. Çin’de guanxi ile işler kolay. Bu ülkede ve Çinlilerin hakim oldukları ekonomilerde iş yapanların ilk öğrenmesi gereken kavram dostluklar şebekesi anlamına gelen guanxi.

Onun sayesinde sırtınız kesinlikle yere değmiyor. Çinli tüccarlar, yatırımcılar genellikle kendi akrabaları, hemşerileri ya da dostları ile iş yapmayı tercih ediyorlar. Böylece, iş riskini, işlem maliyetlerini ve dış ekonomik bağlantıların belirsizliğini asgariye indirip, iş ortakları ile güvenli, uzun süreli etkileşim içinde olabiliyorlar on yıllar boyunca.

Batılı, bağımsız bir birey olarak kalmaya büyük önem veriyor. Oysa bir Çinli hiçbir zaman bağımsız olamaz. Yaşamı boyunca katı bir ilişkiler ve yükümlülükler çerçevesi içinde bulunuyor. Onun dışında bir mevcudiyeti yok. Seçim hakkı son derece kısıtlı. Bu da disiplini arttırırken yaratacılığı zedeleyebiliyor.

SADAKATLAR ŞEBEKESİ GUANXİ

Konfuçyüs, iyi bir evladın sadece kendi babasına değil aynı zamanda kardeşlerine, köylüsüne, öğretmenlerine ve hiyerarşinin tepesindeki yöneticiye kadar herkese sorumlu olduğunu öğretiyordu. Zamanla bu ideal sulanıp kişinin içinde yer aldığı küçük kümeyi koruyan, dışındakileri yabancı gören sınırlı bir sadakatlar şebekesine, “Guanxi”ye dönüştü.

Şebeke ne kadar geniş olursa itibarınız da o ölçüde yüksek oluyor. Okulda, mahallede, iş yerinde, askerlikte giderek genişliyor. O yüzden her Çinlinin en büyük uğraşı kendi şebekesini genişletmek, yeni dostluklar kurmak. Dikkat ediniz, güleryüzlü Çinli’nin dilinden dostluk sözcüğü hiç düşmez.

Çeyrek yüzyılı aşkın süredir Çin ile geliştirdiğim ve defalarca test edilen ilişkiler sayesinde ben de geniş bir guanxi oluşturduğumu söyleyebilirim. Türk Guanxi’si ne yazık ki kendisini genellikle birbirlerinin menfaatini baltalama, dayanışma yerine bölünme, karşılıklı karalama şeklinde gösteriyor. Öğrenecek çok şey var bu Çinli şebeke kültüründen. Biriyle ilk defa iş görüşmesine gidiyorsanız iş sohbetine dalmadan önce genel sohbet konularına ağırlık vermeye çalışın. Şaşırmayın; birinin işini, yıllık maaşını, medeni halini ya da yaşını sormak ayıp sayılmıyor.

Şanslı rakamlar altı, sekiz ve dokuz. Dört ve yedi ölüm ve gidiş anlamına geliyor, uğursuz rakamlar yani. Renk sembolizmi çok önemli. Kırmızı şanslı renktir, kutlamalarda kullanılır. Kart ya da mektuplarda bu rengi sakın kullanmayın çünkü ilişkinin sona erdiği anlamına gelir. Sarı, refah ile ilgilidir; altın özellikle neşe saçar. Beyaz, Batı kültürlerinin aksine, ölümü simgeler.

Kimimiz Çin yüzünden dünyanın başına sarı felaket geleceğinden kaygı duyuyor. Kimimiz ise uzunca bir zamandır istikrarlı ve süratli şekilde büyüyen, uzaya insanlı araç gönderebilen, ucuz üretim üssü olmaktan çıkıp süratle teknolojik ilerleme sınırlarını zorlamaya başlayan bu ülkeyi dünyanın işbirliği yapılacak yeni ekonomik süpergücü olarak görüyor.

Çin, sadece uluslararası ticaret ve yatırımda değil küresel jeopolitik kartların yeniden karılıp rol dağıtımı yapılmasında, çevre ve enerji güvenliği senaryolarında ve de yeni toplum mühendisliği çabalarında dünyamızın dengelerini temelden etkiliyor, yeniden biçimlendiriyor.

Önümüzdeki dönemde Çin’in tetiklediği jeopolitik, parasal, enerji, teknolojik, ekonomik ve toplumsal ortamlar, ekolojik denge, dramatik şekilde bugünden farklı olacak, yeni bir küresel güçler dengesi ortaya çıkacak, hayatımızı derinden etkileyecek.

Unutulmaması gereken şu: Çin’in dört bin yıldır aynı topraklar üzerinde kesintisiz süregelen medeniyet genleri, etnik ve dini bakımdan önemli ölçüde homojen olması, dünyada giderek daha iyi eğitilen her beş kişiden birisine ev sahipliği yapması, teknoloji liginde üst sıralara tırmanması, süratle geliştirdiği ekonomik, diplomatik ve askeri kasları onu 21’inci yüzyılın en önemli gücü yapacak.

GÜCÜNÜ OLDUĞUNDAN DÜŞÜK GÖSTERİYOR

Çin nüfuz alanı içinde iş yapanların ilk öğrenmesi gereken kavram dostluklar şebekesi anlamına gelen guanxi. Guanxi’niz sağlamsa, bilhassa Çinlilerin hakim oldukları ekonomilerde, sırtınız kesinlikle yere değmiyor.

Geçmişten de güç alan bugünkü Çin neslinin özgüveni, devasa büyüklüklere sırtını dayadığından olacak, hızla artıyor. Şimdi değişmiş olan tek çocuk politikası nedeniyle bencil, kendisini dünyanın merkezi gören, aşırı iddialı, tüketim eğilimi bir önceki kuşağa göre inanılmaz ölçüde yüksek, dış dünyanın bakış açılarına büyük ölçüde duyarsız, elindeki gücü hemen kullanma heveslisi bir gençlik var önümüzde.

Eskinin mütevazı, alttan alan, güleryüzlü köylü sosyalistleri yerini yeni süpergüç realitesinin farkında, pazularını şişirmekten hoşlanan, eskisi kadar sabırlı olmayan bu nesle bırakıyor.

Çin’in en beğendiğim yaklaşımı ne başkalarının kendi iç işlerine karışmasına meydan ve izin veriyor ne de kendisi başkalarının iç işlerine – en azından görünürde – burnunu sokuyor.

Gücünü abartmıyor; aksine olduğundan daha düşük göstermeye özel çaba harcıyor. Dış müdahalelere bulaşmıyor. Çizgisi, değerleri, politikaları tutarlı, istikrarlı. “Eşitlik, karşılıklı yarar ve saygı” her vesileyle tekrarlanan dış politika sözcükleri.

Onun da etrafı dost olmayan komşularla çevrili. ABD onun baş hasmı. Japonya’ya tarihi düşmanlığı dindirmek mümkün değil. Rusya ile mantık evliliği yaptı ama Moskova’yı aynı sıklette görmüyor. ASEAN ülkelerini kaygılandırıyor. Yapacağını megafon diplomasisine gerek görmeden sessiz sedasız yapıyor.

Komünist düzenin (ki başarılı bir devlet kapitalizmine evriliyor) sertliğini ustaca gizleyen güleryüzlü bir halkla ilişkiler yaklaşımı var. Ekonomik, kültürel, sanatsal, sportif yumuşak güç araçlarını ustaca kullanıyor. Kanlı bıçaklı olduğu, tarihi husumetleri bulunduğu ülkeler ile bile diyalog ve ortaklığı ihmal etmiyor. Eğitim sistemi eşitlikçi ve kalitesi sürekli artıyor. İnanılmaz bir teknolojik hamle gerçekleştiriyor.

KEŞKE BU MEDENİYETTEN BİRAZ ÖĞRENSEK

Bunlar bardağın dolu tarafları. Tabii ki olumsuz yanları da hiç eksik değil. Aslında tek bir Çin yok; söylenenlerin hepsinde bir nebze gerçek payı var. Çoğumuzun ihmal ettiği yeni ekonomik süper güçteki madalyonun öbür yüzü, yani kırsal bölgelerde yaşayan diğer 900 milyonluk yoksul nüfus kafamı kurcalıyor.

Buna, bankacılık sektöründeki geri dönmeyen kredileri, etnik azınlıklar arasındaki gerilimi, merkezi yönetim ile bölgeler arasındaki yetki çatışmalarını, gelir ve bölgesel kalkınma uçurumunu, enerji arz-talep dengesizliğini, komşuları ile gerilimleri, ABD, Japonya, Hindistan ve Rusya ile giderek keskinleşen jeopolitik ve ekonomik rekabeti de eklediğinizde 2040’a kadar Çin’in daha epey fırın ekmek yemesi gerekiyor dünyanın bir numaralı gücü haline gelebilmesi için.

Keşke birazcık öğrensek bu kesintisiz üç bin yıldan fazla süredir dünya sahnesinden hiç inmemiş olan bu ülkeden, medeniyetten. Bilmem kaç tane Türk Devleti kurup batırmış olmakla övünmek yerine.

Nihai analizde, devlet bürokrasisinden ziyade, özel sektörün Çin Seddi’ni aşmayı hedef edinmesi, devletin de ekonomik diplomasi yoluyla destek sağlaması başarının ön koşulu.

Sürekli hemen her ülkenin içinde olduğu dış ticaret açığından şikayet etmek yerine ayakları yere basan, ilişkileri çeşitlendiren, karşılıklı bağımlılıklar yaratan, Çin’in ve ülkemizin öncelik ve gerçeklerinden hareket eden pratik bir strateji gerekiyor. Aynı zamanda, bu ülkeyi daha iyi anlamamızı sağlayacak uzmanlara, kültür adamlarına, genç girişimci ve tüccarlara da yatırım.

Karşılığını kısa vadede geri alamayacak bile olsak, inanın uzun vadeli getirisi çok yüksek bu yatırımın.

Recent Posts

  • IKEA 2030 döngüsel ekonomi vizyonu: Türkiye için ne vadediyor?
  • ESG’nin evrimi: Ricoh ve Unilever örnekleriyle sürdürülebilirliğin yeni yüzü
  • Türkiye’de her ilçeye bir gıda bankası hedefi: TİDER’den israfla mücadelede 15. yıl vizyonu
  • TÜREB, WindEurope 2025’te Türkiye’nin rüzgar gücünü tanıtacak
  • Trump’tan küresel ticarete tarife darbesi: Yeşil ekonomi ve Türkiye nasıl etkilenecek?

Recent Comments

  1. Seyfullah Pandır - Alfa Solar Enerji 2024 2. çeyrek finansal performansı
  2. Baha Ata - Metan emisyonlarını azaltan teknolojiler: Uydu ve iş birliğinin gücü
  3. İbrahim Günel - Metan emisyonlarını azaltan teknolojiler: Uydu ve iş birliğinin gücü
  4. Murat Türkmen - Türkiye’nin ilk yerli batarya enerji depolama sistemi
  5. Sadan KUCUKLER 0032 0476 400 480 Belcika - Türkiye’de güneş enerjisinde yeni dönem: Hücre entegrasyonu şartı ile gerçek üreticilere destek

Archives

  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023
  • Haziran 2023
  • Mayıs 2023
  • Nisan 2023
  • Mart 2023
  • Şubat 2023
  • Ocak 2023
  • Aralık 2022
  • Kasım 2022
  • Ekim 2022
  • Eylül 2022
  • Ağustos 2022
  • Temmuz 2022
  • Haziran 2022
  • Mayıs 2022
  • Nisan 2022
  • Mart 2022
  • Şubat 2022
  • Ocak 2022
  • Aralık 2021
  • Kasım 2021
  • Ekim 2021
  • Eylül 2021
  • Ağustos 2021
  • Temmuz 2021
  • Haziran 2021
  • Mayıs 2021
  • Nisan 2021
  • Mart 2021
  • Şubat 2021
  • Ocak 2021
  • Aralık 2020
  • Kasım 2020
  • Ekim 2020
  • Eylül 2020
  • Ağustos 2020
  • Temmuz 2020
  • Haziran 2020
  • Mayıs 2020
  • Nisan 2020
  • Mart 2020
  • Şubat 2020
  • Ocak 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Ekim 2019
  • Eylül 2019
  • Ağustos 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Şubat 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Eylül 2016
  • Ağustos 2016
  • Ocak 2016

Categories

  • AI
  • Biyokütle
  • Elektrikli Araçlar
  • Enerji Depolama
  • Etkinlikler
  • Güncel
  • Güneş
  • Hidroelektrik
  • Hidrojen
  • Jeotermal
  • Nükleer
  • Öne Çıkanlar
  • Röportaj
  • Rüzgar
  • Sürdürülebilirlik
  • Yazarlar
  • Yenilenebilir Enerji
  • Yeşil Ekonomi
  • Yeşil Endeks
  • Yeşil Haber'den
  • Yeşil İK
  • Yeşil Sanat
  • Yeşil Sözlük
  • Yeşil TV
NewsIgnifer

© 2025 NewsIgnifer - A Magrus project.

  • Bluesky
  • Facebook
  • Instagram
  • LinkedIn
  • Pinterest
  • TikTok
  • X
  • YouTube