Hawaii’de bilim insanları, okyanustaki plastikleri tüketen deniz mantarları üzerinde çalışıyor.
ABD, Hawaii Üniversitesi’nden (UH – University of Hawaii) bilim insanları, doğanın bu sorunu kendi yöntemleriyle çözebileceğini gösteren çarpıcı bir keşfe imza attı. O’ahu Adası çevresinde keşfedilen deniz mantarları, yaygın bir plastik türü olan poliüretanı tüketme yeteneğine sahip.
Plastik atıkların deniz ekosistemine etkisi
Okyanusları kirleten en büyük etkenlerden biri plastik atıklar.Her gün yaklaşık sekiz milyon plastik parçası okyanuslara karışıyor. Büyük Pasifik Çöp Alanı gibi dev plastik birikintileri, deniz yaşamını tehdit ediyor. Bu plastikler, deniz ekosisteminde birikerek, toksik kimyasallarla birlikte canlıların metabolizmalarına karışıyor. Araştırmalara göre, bugün tüketilen her üç balıktan biri mikroplastik içeriyor.
Deniz mantarları plastikleri tüketiyor
Deniz mantarları, doğal enzimatik süreçler sayesinde plastikleri parçalayabiliyor. Dayanıklı organik maddeler olan lignin ve kitini ayrıştıran özel enzimler salgılayan bu mantarlar, poliüretan gibi yaygın plastikleri de hedef alabiliyor. Hawaii Üniversitesi araştırmacıları, bu mantarların salgıladığı enzimlerin poliüretanı nasıl çözdüğünü anlamak için biyokimyasal analizler yapıyor. İlk bulgular, mantarların plastikleri daha küçük bileşenlere ayırarak biyokütleye dönüştürebildiğini ortaya koydu.
Plastik tüketme hızları artırılabiliyor
Araştırmacılar, mantarları petri kaplarında poliüretana maruz bırakarak plastik tüketme hızlarını ölçtü. En başarılı türler seçilerek plastikle daha fazla temas ettirildi. Sadece üç ay içinde, bazı mantar türlerinin plastik parçalama hızını %15 artırdığı gözlemlendi.
“Hücre duvarı gibi zor yapı maddelerini parçalama yeteneğine sahip mantarlar, plastikleri de sindirebilir mi diye test ettik. Sonuçlar oldukça umut vericiydi,” diyor Pasifik Biyobilimleri Araştırma Merkezi’nden Prof. Anthony Amend.
Plastik temizliğinde deniz mantarları
Hawaii Üniversitesi ekibi, mantarların plastikleri nasıl parçaladığını, moleküler seviyede anlamak üzere çalışmalarına devam ediyor. Araştırmacılar ayrıca farklı deniz mantarlarının diğer plastik türlerini tüketip tüketemeyeceğini belirlemeyi hedefliyor. Bu çalışmalar, gelecekte sahillerin ve denizlerin doğal yöntemlerle temizlenmesine yardımcı olabilir.
Plastik üretimini azaltmak kritik önemde
Bilim insanları plastikleri parçalayabilen doğal çözümler geliştirirken, uzmanlar plastik üretimini ve kullanımını azaltmanın en kritik adım olduğuna dikkat çekiyor.
Bazı ülkeler, plastik üretimini sınırlandırmak için etkili politikalar uygulamaya koydu. Örneğin, Avrupa Birliği, 2021’de tek kullanımlık plastik ürünleri yasaklayarak plastik kirliliğini azaltmaya yönelik önemli bir adım attı. Benzer şekilde, Kenya ve Ruanda gibi ülkeler plastik poşetleri tamamen yasakladı ve bu yasaklar plastik atık miktarını gözle görülür şekilde düşürdü.
Küresel Plastik Politikası Merkezi’nden Dr. Antaya March, teknolojik çözümlerin yanı sıra ulusal ve küresel çapta plastik üretimini kısıtlayan düzenlemelerin getirilmesi gerektiğini vurguluyor.
“Plastiklerin doğaya karışmasını önlemek, kirliliği temizlemekten çok daha etkili bir yaklaşım” diyor Fauna & Flora Koruma Örgütü’nden Falco Martin. Bu nedenle, sadece biyolojik yöntemlere güvenmek yerine, plastik üretimini azaltan düzenlemelerin hızla hayata geçirilmesi gerektiği konusunda uzmanlar hemfikir.
Yapısal çözümler gerekli
Deniz mantarlarıyla plastiklerin parçalanması heyecan verici bir keşif olsa da, uzmanlar bunun plastik kirliliğiyle mücadelede tek çözüm olmadığına dikkat çekiyor. Plastik üretimini azaltan yasalar, geri dönüşüm sistemlerinin güçlendirilmesi ve sürdürülebilir ürün tasarımları, bu krize karşı daha kalıcı çözümler sunabilir.
Bu noktada, bireylerin plastik tüketimini azaltacak adımlar atması, sanayinin çevre dostu alternatiflere yönelmesi ve hükümetlerin etkin plastik politikalarını hayata geçirmesi büyük önem taşıyor. Hawaii Üniversitesi’nin araştırmaları, gelecekte doğal plastik temizleme süreçlerine katkı sağlayabilecek potansiyel yöntemlerden biri olarak görülüyor. Ancak gerçek ve sürdürülebilir bir çözüm için toplumsal, endüstriyel ve politik düzeyde kapsamlı bir dönüşüm gerekiyor.