NewsIgnifer
NewsIgnifer Menu
  • Çerezler ve Gizlilik İlkeleri
  • Checkout
  • Cookie Policy (EU)
  • Hakkımızda
  • Kullanım Koşulları
  • Login/Register
  • My account
  • Reklam & İletişim
  • Sample Page
  • Sürdürülebilirlik
  • Takip et
  • Teşekkürler
  • Yeşil Enerji, Enerji Hisseleri, Yeşil Endeks, Sürdürülebilirlik, Yeşil Ekonomi
  • Yeşil Haber Ekip
  • Yeşil Haber Yazarlar
  • Yeşil Haber’de en çok okunan 100 makale
  • Yeşil Haber’de öne çıkanlar
NewsIgnifer Logo

Search

McKinsey 1.5 derece hedefi için yol haritası hazırladı

Yönetim danışmanlığı firması McKinsey & Company, COVID-19 salgını sonrası iyileşme dönemini küresel iklim değişikliğini göz ardı etmeden şekillendirmenin önemini vurguluyor. Bu kapsamda şirket, iklim değişiminin yıkıcı etkilerini engelleyecek ‘1,5 derece hedefinin’ beş temel alanda gerçekleştirilecek kökten dönüşümlerle mümkün olduğunu ortaya koyan bir araştırma yayınladı.

Firma bilimsel veriler ışığında, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini engellemek üzere sıcaklık artışının 1,5°C sınırında tutulması ihtiyacına yönelik yeni bir araştırma çalışması hazırladı. Öncü paydaşlar ‘1,5 derece hedefi’ etrafında kenetlenirken, McKinsey bu devasa dönüşümün nasıl gerçekleşebileceğine dair bütüncül bir çalışmaya imza attı.

Veri ve analizlere dayalı bu rehber, gelecek 10 yılda gıda ve orman alanları, elektrifikasyon, endüstriyel adaptasyon, temiz enerji ve karbon pazarı olmak üzere beş temel alanda emisyonların azaltılması için gerekli eylemleri ortaya koyuyor. McKinsey uzmanları, COVID-19 küresel salgın döneminin iklim değişimine karşı aksiyona geçmenin önemini de ortaya koyduğunu belirtiyor.

GIDA VE ORMAN ARAZİLERİNDE DÖNÜŞÜM

Metan ve azot oksitle birlikte tarım endüstrisi, her yıl küresel sera gazı salınımının yüzde 20’sini tek başına yaratıyor. Artan nüfusun da etkisiyle tarım kaynaklı emisyonların, eğer bir dönüşüm gerçekleşmezse, 2050 yılına dek yüzde 15-20 oranında artacağı öngörülüyor. Gıda endüstrisi içerisinde en yüksek emisyon yaratan (yaklaşık yüzde 70) büyük baş ve küçük baş hayvancılık ise 1,5 derece hedefi için dönüşümün zaruri olduğu alanlardan biri.

Küresel çapta mevcut beslenme alışkanlıklarının sürdürülmesi halinde 2050 yılında küresel protein tüketiminde bu tip hayvancılığın yüzde 9 oranında yer alacağı öngörülüyor. Ancak iklim değişimini durdurmak için bu oran yüzde 4’e indirilmeli. Aynı zamanda gıda üretiminin üçte birinin kaybına neden olan gıda israfının da önüne geçilmesi gerekiyor.

Tüm bunlarla birlikte küresel karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 15’i ormanların yok olmasından kaynaklanıyor. Bunda bir ağacı yok etmek için kullanılan yöntemlerin atmosfere kattığı emisyon ve aynı zamanda o ağacın karbon salınımını engelleme potansiyelinin önüne geçilmesi rol oynuyor. Ormanların korunması için tüm çabalara rağmen her yıl Yunanistan büyüklüğünde ormanlık alan yok oluyor.

2030 yılında 1,5 derece hedefine ulaşmak için tüm fosil yakıt emisyonları azaltılsa ve tüm endüstrilerde karbonsuzlaşma sağlansa dahi ormansızlaşmanın yaklaşık olarak yüzde 75 azaltılması gerekli. Bu hedefin daha uzun vadede sağlanması için bile ormansızlaşmanın 2030 yılına dek yarı yarıya azaltılmasına ihtiyaç var. Dolayısıyla bu konuda regülasyon, uygulama ve teşviklerin çoğaltılması önem taşıyor.

ELEKTRİFİKASYON İLE ENERJİ KULLANIMINDA DÖNÜŞÜM

Genel olarak petrole dayalı faaliyet gösteren karayolu ulaşımı endüstrisi -otobüs, kamyon, binek araç, iki ve üç tekerlekli araçlar- her yıl karbon emisyonunun yüzde 15’ini oluşturuyor. Bu emisyonun önüne geçilmesi içinse daha temiz kaynaklara ihtiyaç var.

Bunun hızlı bir şekilde sağlanabilmesi ve 1,5 derece hedefine ulaşılabilmesi için temiz, yenilenebilir enerji kaynakları ile şarj edilen elektrikli araçlara (EV) geçişin ivedilikle gerçekleştirilmesi gerekiyor. Böyle bir durumda içten yanmalı araç satışları toplam satışların 2030 yılında yaklaşık yüzde 50’sini, 2050 yılında ise yüzde 100’ünü oluşturacaktır.

Ancak burada önemli olan EV’lerin enerji kaynaklarının yeni bir emisyon üreticisi olmamasını sağlayacak elektrik ve hidrojen kaynaklarının yaratılması. Dolayısıyla otomotiv endüstrisinin şarj üniteleri teknolojilerini sürdürülebilirlik odaklı geliştirmeleri ve üretim ölçeklerini hızla artırmaları büyük önem taşıyor.

YÜZDE 40 EMİSYON AZALTIMI GERÇEKLEŞTİRİLEBİLİR

Ulaşımda bir diğer önemli etken ise kişisel araçların kullanımı. Şehir merkezlerine araçla girişin yasaklanması, özel araç vergilerinin artırılması gibi önlemlerle toplu taşıma ve araç paylaşımı gibi alternatiflere olan ilgi artırılabilir. Bu da 2030 yılına dek özel araçların kullanımının yüzde 10 oranında azaltılmasını sağlayacaktır.

Öte yandan elektrifikasyon, toplam karbon emisyonlarının yüzde 7’sini oluşturan binalarda da karbonsuzlaşmayı sağlayabilir. Mekan ve su ısıtma ihtiyaçları için kullanılan fosil yakıtlar bu emisyonun başlıca nedeni. Eğer temiz kaynaklar kullanılarak bu iki ihtiyaç elektrifikasyonla sağlanırsa, 2050 yılında, 2016’ya göre bu emisyon oranı yüzde 20 oranında azaltılabilir.

Buna ek olarak merkezi ısıtma yaygınlaştırılır ve ısıtma ve yemek pişirme ihtiyaçlarında doğalgaz ile birlikte hidrojen ve biyogaz kullanılırsa, yüzde 40 daha emisyon azaltımı gerçekleştirilebilir.

ENDÜSTRİYEL OPERASYONLARDA DÖNÜŞÜM

İnşaat, gıda, tekstil, üretim gibi düşük ya da orta ölçekli ısı ihtiyacı olan endüstriyel sektörlerin de hızlı bir şekilde operasyonlarına elektrifikasyonu entegre etmeleri önem taşıyor. 2030 yılında bu sektörlerde enerji ihtiyacının temiz enerji kaynaklarından sağlanması ve 2016 yılında yüzde 28 olan elektrifikasyon oranının 2050’de yüzde 76’ya yükseltilmesi, 1,5 derece hedefine ulaşmak için gerekli bir adım. Bununla birlikte endüstride döngüsel ekonomiye geçişe de ihtiyaç var. Böylece verimliliğin artması, sera gazı salınımlarını azaltacağı gibi maliyetleri de düşürecek ve performansı artıracaktır.

Petrol ve gaz şirketlerinin üretim faaliyetleri sonucu açığa çıkan metan ya da doğal gaz ise bir diğer büyük değişimin gerekli olduğu alan. Bu şirketler için metan, sera gazı salınımlarında en büyük role sahip faktör. Bu faktörü ortadan kaldırmak zorlu olsa da mevcut teknolojiler, ekonomik çözümler sunmaya başladı.

Metan gazının salınımında etkili olan bir diğer sektör ise madencilik. Bu sektörde de metan gazının salınımını engelleyecek çözümler mevcut ancak hem tüm madenleri kapsamıyor hem de yeterince ekonomik yatırımlar olarak görülmüyor.

ENERJİ VE YAKIT KULLANIMINDA DÖNÜŞÜM

2030 yılına dek güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesinin bugünkü seviyenin 7-8 kat üzerine çıkması gerekiyor. Bu, rüzgar türbinleri ve solar panellerin üretiminde yoğun bir artışa ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Öte yandan 1,5 derece hedefine hızla ulaşmak için bugün küresel enerji üretiminin yüzde 40’ını karşılayan kömür kaynaklı elektrik üretiminin 2030 yılına dek yüzde 80 azaltılmasına ihtiyaç var.

Kömür ve gaz kaynaklı enerjinin daha uzun süre kullanıldığı bir senaryoda dahi 2030 yılına dek yüzde 30-35 civarında azalma sağlanması gerekiyor. Aynı zamanda doğal gaz kaynaklı elektrik üretiminin de bu süreçte yüzde 20 ilâ 35 oranında azaltılması gerekecek. Bugün küresel enerjinin yaklaşık üçte biri doğal gaz kaynaklı.

Tüm bunlarla birlikte yenilenebilir enerjiye hızlı bir geçiş yapmak beraberinde güneş ışığı ya da rüzgarın yeterli olmaması gibi bölgesel bazda zorlukları da getirecek. Yakın vadede bunu aşmak için mevcut teknolojilerin tamamı bir arada kullanılarak ihtiyaç dengelenebilir. Ancak 1,5 derece hedefine ulaşmak için bugün gelişim aşamasında olan hidrojen, karbon yakalama ve depolama ve uzun mesafeye daha verimli iletim teknolojilerinden yararlanmak gerekecek.

Bu süreçte biyoenerji kaynakları havacılık ve deniz taşımacılığı gibi sektörlerin petrole dayalı yakıt kullanımını azaltmada çözüm olabilir. Yeşil hidrojen ve mavi hidrojen de çelik, kimya, çimento, havacılık, denizcilik, nakliye, bina yönetimi gibi sektörlerde karbondan arınma için önem taşıyor. Bu potansiyeli açığa çıkarmak içinse hidrojen sektöründe altyapı, depolama ve dağıtım gibi alanlarda yeni teknolojilerin ve güvenlik standartlarının geliştirilmesine ihtiyaç var.

KARBON YÖNETİMİNDE DÖNÜŞÜM

Tüm bu çabalarla birlikte atmosferdeki karbonun azaltılması ve karbon üretmeye devam eden noktalarda karbonun yakalanması için yenilikçi girişimler yaratılmalı. Karbon yakalama, kullanma ve depolama endüstrisi bu anlamda önemli bir rol üstlenecek. Bu endüstri temel olarak karbondioksiti termal santraller ya da tesisler gibi noktalarda, yani kaynağında yakalıyor.

Ardından bunu yer altına depoluyor ya da farklı bir üretim için kullanıma sokuyor. Yeni gelişen bu endüstrinin yakalayıp dönüştürdüğü karbondioksit oranını 2016 seviyesine göre 2050 yılında 125 katından fazlasına çıkarması gerekiyor. Böyle güçlü bir gelişim ise ancak inovasyon ve regülasyonlarla sektörün desteklenmesi ile mümkün.

Karbondan arınma teknolojileri en iyi şekilde uygulansa dahi büyük ölçekli, doğal arınma yollarına başvurmak şart. Bu doğrultuda ağaçlar ve bitkiler karbon emisyonlarının dengelenmesi konusunda en güçlü etken. Gelecek 10 yılda 1,5 derece hedefine ulaşmak için yeryüzünü her yıl İzlanda büyüklüğünde yeni ormanlara kavuşturmak için küresel bir harekete ihtiyaç var.

2050 yılına dek ise ormansızlaşmayı engellemek, yangınlarda kaybedilen yerleri yeniden ağaçlandırmak ve böylece ABD’nin üçte birine eşdeğer olan 300 milyon hektarlık bir alanı ormana dönüştürmek gerekiyor. Bu oranların diğer sektörlerde ihtiyaç duyulan karbonsuzlaşmanın sağlanamaması durumunda daha da artması gerekebilir.

“SALGIN İKLİM DEĞİŞİMİ İÇİN HAREKETE GEÇMENİN ÖNEMİNİ GÖSTERİYOR”

Koronavirüs döneminin iklim değişimi için harekete geçmeyi kolaylaştıracak deneyime erişilmesine olanak sunduğunu dile getiren McKinsey & Company Türkiye Ülke Direktörü Can Kendi: “COVID-19 küresel salgını ile birlikte yaşamın kırılganlığı kadar küresel ölçekte birlikte hareket etmenin gücünü de tecrübe ediyoruz. Birkaç ay öncesine dek imkansız gibi gözüken uzaktan çalışma ve çevrimiçi eğitim gibi pek çok uygulamanın hızla günlük rutinlerimiz arasına girmesi birlikte neler başarabileceğimizin göstergesi.

Öte yandan koronavirüs küresel çapta sosyo-ekonomik yapıda yıkıcı etkilere de neden oluyor. Sonuç olarak bugün çalışma, öğrenme, beslenme gibi yeni yaşamsal alışkanlıklar kazandığımız bir dönemdeyiz. McKinsey olarak bu dönemi küresel iklim değişimini durdurmak ve çok daha büyük krizleri engellemek için değerlendirmemiz gerektiğine inanıyoruz.

Bu kapsamda her bir birey ve kurumun ortak hareketine ihtiyaç duyacağımız bu süreç için mevcut durumu ve 1,5 derece hedefine bizleri ulaştıracak yol haritasını içeren bir çalışma hazırladık. Küresel çapta veriler ve analizlerle hazırladığımız bu rehber, güçlü ekonomik inisiyatiflerin oluşturulması ile geniş çaplı karbonsuzlaşma eylemlerini içeriyor.

Bu kurumların alacağı aksiyonlar kadar bireylerin gıda ve ulaşım gibi temel alışkanlıklarında kökten değişimler yapmalarını da gerektiriyor. Elbette tüm bu çabalar, ülkeler bazında politikalar ve teşviklerle de desteklenmeli.

Bu doğrultuda McKinsey olarak harekete geçmeyi kolaylaştıracak öneriler ve çözümler geliştirmeyi bir sorumluluk olarak ele alıyoruz. Biliyoruz ki hep birlikte, yaşamı sürdürülebilir kılma gücüne sahibiz.” dedi.

Recent Posts

  • IKEA 2030 döngüsel ekonomi vizyonu: Türkiye için ne vadediyor?
  • ESG’nin evrimi: Ricoh ve Unilever örnekleriyle sürdürülebilirliğin yeni yüzü
  • Türkiye’de her ilçeye bir gıda bankası hedefi: TİDER’den israfla mücadelede 15. yıl vizyonu
  • TÜREB, WindEurope 2025’te Türkiye’nin rüzgar gücünü tanıtacak
  • Trump’tan küresel ticarete tarife darbesi: Yeşil ekonomi ve Türkiye nasıl etkilenecek?

Recent Comments

  1. Seyfullah Pandır - Alfa Solar Enerji 2024 2. çeyrek finansal performansı
  2. Baha Ata - Metan emisyonlarını azaltan teknolojiler: Uydu ve iş birliğinin gücü
  3. İbrahim Günel - Metan emisyonlarını azaltan teknolojiler: Uydu ve iş birliğinin gücü
  4. Murat Türkmen - Türkiye’nin ilk yerli batarya enerji depolama sistemi
  5. Sadan KUCUKLER 0032 0476 400 480 Belcika - Türkiye’de güneş enerjisinde yeni dönem: Hücre entegrasyonu şartı ile gerçek üreticilere destek

Archives

  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023
  • Haziran 2023
  • Mayıs 2023
  • Nisan 2023
  • Mart 2023
  • Şubat 2023
  • Ocak 2023
  • Aralık 2022
  • Kasım 2022
  • Ekim 2022
  • Eylül 2022
  • Ağustos 2022
  • Temmuz 2022
  • Haziran 2022
  • Mayıs 2022
  • Nisan 2022
  • Mart 2022
  • Şubat 2022
  • Ocak 2022
  • Aralık 2021
  • Kasım 2021
  • Ekim 2021
  • Eylül 2021
  • Ağustos 2021
  • Temmuz 2021
  • Haziran 2021
  • Mayıs 2021
  • Nisan 2021
  • Mart 2021
  • Şubat 2021
  • Ocak 2021
  • Aralık 2020
  • Kasım 2020
  • Ekim 2020
  • Eylül 2020
  • Ağustos 2020
  • Temmuz 2020
  • Haziran 2020
  • Mayıs 2020
  • Nisan 2020
  • Mart 2020
  • Şubat 2020
  • Ocak 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Ekim 2019
  • Eylül 2019
  • Ağustos 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Şubat 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Eylül 2016
  • Ağustos 2016
  • Ocak 2016

Categories

  • AI
  • Biyokütle
  • Elektrikli Araçlar
  • Enerji Depolama
  • Etkinlikler
  • Güncel
  • Güneş
  • Hidroelektrik
  • Hidrojen
  • Jeotermal
  • Nükleer
  • Öne Çıkanlar
  • Röportaj
  • Rüzgar
  • Sürdürülebilirlik
  • Yazarlar
  • Yenilenebilir Enerji
  • Yeşil Ekonomi
  • Yeşil Endeks
  • Yeşil Haber'den
  • Yeşil İK
  • Yeşil Sanat
  • Yeşil Sözlük
  • Yeşil TV
NewsIgnifer

© 2025 NewsIgnifer - A Magrus project.

  • Bluesky
  • Facebook
  • Instagram
  • LinkedIn
  • Pinterest
  • TikTok
  • X
  • YouTube