Kaliforniya, büyük moda markalarına çevresel hesap verebilirlik getiren yeni bir yasa tasarısını tanıttı. Peki, bu düzenleme Türk tekstil sektörü ve küresel moda endüstrisi için ne anlama geliyor?
Kaliforniya’nın moda yasası nedir ve hangi şirketleri kapsıyor?
ABD’nin en büyük ekonomilerinden biri olan Kaliforniya, küresel moda endüstrisini köklü bir değişime zorlayabilecek bir yasa tasarısını duyurdu. Fashion Environmental Accountability Act (Moda Çevresel Hesap Verebilirlik Yasası) olarak adlandırılan bu tasarı, 5 Şubat 2025 tarihinde AB 405 koduyla eyalet meclisine sunuldu.
Yasa, yıllık geliri 100 milyon doların üzerinde olan moda markalarını kapsıyor ve onları su tüketimi, kimyasal yönetimi ve karbon emisyonlarını şeffaf bir şekilde raporlamaya mecbur kılıyor. Standartlara uymayan markalara küresel yıllık gelirlerinin %2’sine kadar para cezası verilecek ve bu cezalar, çevresel zararlardan etkilenen toplulukları desteklemek için kullanılacak.
Yasanın tam metnine Kaliforniya Meclisi’nin resmi web sitesinden ulaşabilirsiniz.
Trump yönetimi ve çevre politikaları: Moda endüstrisini nasıl etkiliyor?
ABD Başkanı Donald Trump, ikinci döneminde fosil yakıt üretimini teşvik etmeye ve Paris Anlaşması’ndan çıkış sürecini hızlandırmaya odaklanıyor. Bu durum, federal çevre düzenlemelerinin gevşetilmesine ve eyaletlerin kendi sürdürülebilirlik politikalarını daha bağımsız şekilde uygulamak zorunda kalmasına neden oluyor.
Kaliforniya, federal hükümetin zayıflattığı iklim politikalarına karşı öne çıkan bir eyalet olarak, şirketleri kendi sınırları içinde daha sıkı çevresel standartlara uymaya zorluyor. Ancak Trump yönetimi, bu tür düzenlemelerin iş dünyasına zarar verdiğini öne sürerek yasanın uygulanmasını zorlaştırabilir.
Detaylar için Vogue Business’ın ilgili haberine göz atabilirsiniz.
AB’nin sürdürülebilir moda planları: Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
Avrupa Birliği, moda endüstrisinde çevresel sürdürülebilirliği artırmak için Ecodesign Regulation gibi yeni yasalar üzerinde çalışıyor. Bu düzenlemeler, moda markalarının üretim süreçlerinde geri dönüştürülebilir malzeme kullanmalarını, enerji verimli üretim yapmalarını ve su tüketimini azaltmalarını zorunlu hale getirebilir.
Özellikle Almanya ve Fransa, tekstil sektörünün karbon ayak izini küçültmek için daha sıkı denetimler getiriyor. Yeşil Mutabakat kapsamında, AB pazarına ihracat yapan Türk tekstil firmalarının sürdürülebilirlik kriterlerine uyması giderek daha büyük bir zorunluluk haline geliyor.
Daha fazla bilgi için Withers Worldwide’ın raporuna göz atabilirsiniz.
Türk tekstil sektörü bu değişime nasıl hazırlanmalı?
Kaliforniya’nın bu yeni yasası ve Avrupa’daki sürdürülebilirlik kuralları, Türkiye’nin küresel tekstil ticaretindeki konumunu doğrudan etkileyebilir. Türk üreticilerin rekabet gücünü koruyabilmesi için bazı kritik adımlar atması gerekiyor:
- Su tüketimini azaltan üretim tekniklerine geçiş
- Kimyasal yönetimini sıkılaştıran sürdürülebilir sertifikalar (OEKO-TEX, GOTS vb.)
- Geri dönüştürülmüş ve organik tekstil kullanımının artırılması
- Düşük karbonlu üretim için yenilenebilir enerjiye yatırım yapılması
Türkiye’deki tekstil sektörünün öncüsü olan bazı firmalar, eko-dostu üretim süreçlerini benimseyerek uluslararası pazarda avantaj sağlamaya başladı. Ancak sektörün geneline yayılan köklü değişimlerin olması için hem özel sektör hem de kamu politikalarının daha aktif hale getirilmesi gerekiyor.
Yeşil dönüşüm kaçınılmaz: Türkiye rekabet gücünü koruyabilecek mi?
Kaliforniya’nın Moda Çevresel Hesap Verebilirlik Yasası, dünya çapında sürdürülebilir moda trendlerini belirleyecek kritik bir adım olabilir. ABD ve Avrupa’daki çevre düzenlemeleri sıkılaşırken, Türkiye’nin tekstil üreticileri bu değişime uyum sağlamak zorunda.
Türkiye, sürdürülebilir üretimi benimseyerek küresel pazarda öncü bir konuma gelebilir mi?
Yoksa eski üretim yöntemlerine bağlı kalan firmalar, rekabet gücünü kaybedip uluslararası pazardan dışlanma riski mi yaşayacak?
Önümüzdeki yıllar, Türk tekstil sektörü için büyük fırsatlar ve zorluklar getirecek. Ancak kesin olan bir şey var: Yeşil dönüşüm artık bir seçenek değil, zorunluluk!