NewsIgnifer
NewsIgnifer Menu
  • Çerezler ve Gizlilik İlkeleri
  • Checkout
  • Cookie Policy (EU)
  • Hakkımızda
  • Kullanım Koşulları
  • Login/Register
  • My account
  • Reklam & İletişim
  • Sample Page
  • Sürdürülebilirlik
  • Takip et
  • Teşekkürler
  • Yeşil Enerji, Enerji Hisseleri, Yeşil Endeks, Sürdürülebilirlik, Yeşil Ekonomi
  • Yeşil Haber Ekip
  • Yeşil Haber Yazarlar
  • Yeşil Haber’de en çok okunan 100 makale
  • Yeşil Haber’de öne çıkanlar
NewsIgnifer Logo

Search

Türkiye Tarımı

Dr. Oğuz Tutal yazdı: İklim değişikliği tarımı vurdu

Türkiye için önemli beş tarımsal ürünün iklim değişikliğinden nasıl etkilendiğini inceleyen bir araştırmaya göre, üretimde en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar. Düşük veya düzensiz yağışlar da verimi düşürüyor. Gerekli önlemler alınmazsa, gıda enflasyonu daha da şiddetlenebilir.

Tarım, iklim değişikliğinin en önemli sorumlularından olduğu gibi, etkileri karşısında en kırılgan sektörlerin de başında geliyor. Yağış ve sıcaklık rejimindeki değişiklikler, tarımsal üretimi ciddi şekilde düşürürken, artan hava sıcaklıkları, düzensiz yağışlar, kuraklık, fırtına ve sel gibi hava olaylarının sıklaşması, ürün yetiştirmeyi zorlaştırıyor.

İklim değişikliğinin tarımsal üretim üzerindeki olumsuz etkileri, bu konuda orta-yüksek riskli ülkeler arasında bulunan Türkiye’de de gözlemleniyor. Kuraklık, Güneydoğu Anadolu bölgesinde buğday, arpa, Antep fıstığı, pamuk gibi önemli ürünlerin verimini düşürdü. Benzer şekilde, Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde zeytin ve zeytinyağı üretimi olumsuz etkilendi ve son yıllarda Türkiye, bu alandaki rekabet avantajını yitirdi. Sıcak hava şokları, zeytin sineği gibi zararlıların hızla yayılmasına sebep olurken, dolu fırtınaları da ürünlere ciddi fiziksel zararlar veriyor.

İç Anadolu’da yer altı sularının azalması ve kuraklık, üretimde dalgalanmalara ve gıda güvenliği, göç gibi konularda uzun vadeli tehditlerin oluşmasına neden oluyor. Birçok bölgede ürünlerin yetişme ve hasat mevsimlerinin değişmesi, çiftçiler için belirsizliği artırıyor. Karşılaştıkları ekonomik ve teknik sorunlara iklim değişikliği de eklenen üreticiler, tüm bunlarla mücadele etmekte zorlanıyorlar.

2022 yılında yayınlanan bir akademik çalışma ise iklim değişikliğinin Türkiye tarımına çeşitli etkileri konusunda daha bütüncül bir tablo sunuyor. Türkiye için büyük önem taşıyan beş tarla bitkisinin 1968’den 2018’e iklim değişikliğinden farklı şekillerde etkilendiğini ortaya koyuyor.

Araştırmaya göre, Türkiye’de ekili alanların en az yüzde 80’ini kaplayan buğday, arpa, pamuk, ayçiçeği ve çayın karşı karşıya kaldığı etkiler, bölgeye ve zamana bağlı olarak farklılaşsa da, sorunlar genellikle kuraklıktan ve yüksek sıcaklıklardan kaynaklanıyor.

Türkiye TarımıEn büyük darbe, Güneydoğu’da pamuk üretimine

Yapılan birçok çalışma, ekstrem sıcaklıkların ve kuraklık riskinin Güneydoğu Anadolu, Akdeniz ve Ege bölgeleri için hayli yüksek, hatta kaçınılmaz olduğunu ortaya koyuyor. Bu nedenle, incelenen beş üründen öncelikle pamuk, ardından ayçiçeği ve buğday için önemli riskler var.

İncelenen beş ürün içerisinde iklim değişikliğine bağlı gözlenen en büyük etki, Güneydoğu’daki pamuk üretiminde oldu; aşırı sıcaklıklar ve kuraklık, verimi düşürdü.

Pamuk, özellikle tekstil sektöründeki kullanımı nedeniyle, Türkiye için oldukça önemli bir ürün. Yalnızca 2021 yılında, 864 milyon dolarlık yerel ham pamuğun işlenerek net değerinin üç katı ekonomik ölçek yarattığı hesaplanıyor. Ancak dünyanın en büyük yedinci pamuk üreticisi olmasına karşın Türkiye, net pamuk ithalatçısı konumunda. Bu ithalatın yıllık maliyeti ise yaklaşık 1,5 milyar dolar seviyesinde.

Türkiye’de üretilmesi büyük ekonomik önem taşıyan pamuğun yetiştirildiği bölgeler, aynı zamanda iklim değişikliğinin kuraklık gibi olumsuz etkilerine en açık alanlar arasında. Sadece Şanlıurfa ve Diyarbakır, toplam üretimin neredeyse yarısını gerçekleştiriyor. Oysa hem sıcağı hem de suyu seven pamuk için yağış ve sulama olanakları kritik önem taşıyor. Dolayısıyla Güneydoğu Anadolu’da gözlenen normalin üzerinde sıcaklıklar ve düşük yağışlar, üretimi olumsuz etkiliyor.

Güneydoğu Anadolu’da ve Akdeniz bölgesinde pamuk üretiminin sürdürülebilmesi için sulama sistemlerinin verimli hale getirilmesi ve kuraklığa dirençli tohumların tercih edilmesi büyük önem taşıyor.

İç Anadolu’da ayçiçeğinden vazgeçilmeli

Araştırma sonuçları, özellikle ayçiçeği tarımının İç Anadolu’nun alt kesimlerinde terk edilmesi gerektiğine işaret ediyor. Su ihtiyacı yüksek olan bu ürünün bitki fizyolojisi, yazın yaşanan kuraklıklarla bozuluyor. Düşük yağışlar, sıcaklık stresi ve sıcaklık anomalileri, bitkinin direncini yitirmesine ve verim düşüşünün gözlenmesine neden oluyor.

Her ne kadar İç Anadolu bölgesindeki ayçiçeği verimi sulu tarımdan dolayı ülke ortalamasının üzerinde olsa da, Konya ve Ankara gibi illere düşen yıllık yağış, ayçiçeğinin yetişme dönemi boyunca istediği suyun yarısından az. Bu yüksek su ihtiyacı, orta ve uzun vadede yer altı su kaynaklarının tükenmesini hızlandıracak.

Ancak bu, Türkiye’de ayçiçeği üretiminden vazgeçileceği anlamına gelmiyor. Ilımanlaşan iklim nedeniyle İç Anadolu – Karadeniz geçiş kuşağı ve hatta Van ve Bitlis gibi Doğu Anadolu illerinde ayçiçeği yetiştirilmesi, uygun bir alternatif olarak öne çıkıyor. Bu bitkinin artan kuraklığa ve yüksek sıcaklıklara dayanıklı tohumlarının ve türlerinin yaygınlaştırılması da izlenebilecek yöntemlerden bir diğeri.

Buğdayda temel sorun kuraklık

Türkiye’de tarımsal üretimde aslan payı buğdayın; kayıtlı çiftçilerin %40’ı buğday üretiyor. Makarna, bisküvi gibi işlenmiş buğday ürünlerinde yıllık ihracatımız 10 milyar doları geçmek üzere. Ancak tahılların genelinde olduğu gibi buğday üretiminde de temel sorun, kuraklık. Üstelik tahminler, 2050 yılında tarımsal kuraklığın %37, sıcak hava dalgalarının ise %40 ila %100 arasında artacağını söylüyor.

Özellikle Akdeniz, Ege ve Güneydoğu bölgelerinde daha görünür bir sorun olan kuraklık, İç Anadolu bölgesinde de sulama ihtiyacının artmasına sebep oluyor. Bu sorun, önümüzdeki yıllarda daha da derinleşecek. Mevsim normalinin üstündeki sıcaklıkların yanı sıra, gece ve gündüz sıcaklık farklarının artması da buğdayı olumsuz etkileyen bir diğer faktör.

İç Anadolu, Akdeniz – Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise ekstrem yağışlar buğday verimini düşürüyor. Don tehlikesi, özellikle İç Anadolu’da buğday verimini baskılıyor.

Öte yandan Akdeniz ve Ege bölgesindeki ılıman koşullar ve don olaylarının azalması ise özellikle bu bölgenin iç kısımlarında buğday veriminin artmasına yardımcı olabilir.

Buğdayla birlikte bir diğer önemli tarım bitkisi de arpa. Türkiye’de ekili tarım yapan her 10 çiftçiden dördü, buğday ya da arpa yetiştiriyor. Yaklaşık %85’i hayvan yemi olarak kullanılan bu ürün, hayvancılık ve yem sanayii için hayati bir girdi.

Ancak iklim değişikliğinin arpa üzerindeki etkisi de bölgeden bölgeye farklılık gösteriyor. Akdeniz, Ege ve Güneydoğu bölgelerinde sıcaklık anomalileri, verimi düşürüyor. Öte yandan Erzurum, Kars ve Ağrı gibi verimin en düşük olduğu illerdeki ılımanlaşma, bu bölgeleri arpa ve buğday tarımı için daha uygun hale getirebilir.

Çayda tehlike düzensiz ve bol yağışlar

İncelenen diğer bitkilerden farklı olarak oldukça bölgesel bir ürün olan çay, Rize, Artvin, Trabzon gibi Doğu Karadeniz bölgesindeki illerimizde neredeyse tek tarımsal gelir kaynağı durumunda. Rize’de ekili alanların %99’unda, Artvin’de 70’inde, Trabzon’da ise yarısında çay yetiştiriliyor. Bölgede, yılda yaklaşık 2,5 milyar dolarlık ciro yaratan çayın işlendiği 207 aktif çay fabrikası bulunuyor.

Genel kanının aksine, bölge iklimini dikkate aldığımızda yüksek sıcaklıklarının çay verimini artırdığını söyleyebiliriz. Çay, yağışla birlikte nem de talep eden bir ürün olduğundan, verimde olumlu bir etkiden söz edilebilir.

Öte yandan, artan sıcaklıkların olumsuz etkileri de yok değil. Çok yüksek sıcaklıklar ve nem, bitki zararlılarının hızla yayılmasına yol açıyor. Örneğin çay kurdu ve kırmızı örümcek akarı gibi zararlılar, yapraklarda kuruma, sararma ve dökülmeye neden olarak bitkiye zarar veriyor. Kış sıcaklıklarının yükselmesi de bu etkiyi perçinliyor.

Ancak çay üretiminde asıl tehlike, çok düzensiz ve bol miktarda yağışın toprak yapısını ve bitkiyi etkilemesi. Atmosferdeki su buharı miktarının artmasına neden olan iklim değişikliği, yoğun yağışları artırıyor. Aynı zamanda yağış desenlerini değiştirerek uzun süre aralıksız yağışlara veya kuraklığa yol açabiliyor.

Gıda enflasyonu riski büyüyor

İklim değişikliğinin tarımsal açıdan en temel olumsuz etkilerinin gıda güvenliği ve gıda fiyatları üzerinden yansımasını beklerim. Üstelik Türkiye’de tarımın ekonomik, teknik ve sosyal birçok başka sorunu da bulunuyor. Bunlar iklim değişikliğiyle birleştiğinde, kartopu etkisi yarattığı söylenebilir.

Türkiye’nin ürettiği temel tarımsal ürünlerde verim artışı uzun yıllardır sağlanamıyor; bu anlamda dünyadaki diğer rakiplerinin oldukça gerisinde seyrediyor. Oysa bu ürünlere olan talep, nüfus ve tüketim alışkanlıklarıyla birlikte artıyor. Bu şartlarda verimin sabit kalması ve yeterli sayıda üretici bulunmaması, bu açığı ithalatla kapatmamıza neden oluyor.

Düşük verimle üretim yapmak, maliyetleri de yukarıya çekiyor. Bu durumda ayçiçeği, pamuk, buğday gibi ürünlerde yurtdışı fiyatlar daha ucuz hale geliyor; bu ucuzluk, yerel üretim yerine ithalatı körüklüyor. Bu durumun düzenli olarak devam etmesi, üreticilerin tarımı terk etmesine yol açıyor.

Şu an karşı karşıya olduğumuz önemli sorunlardan biri, bu. Toplam ekili alan son 50 yılda 16 milyon hektardan 14 milyon hektara geriledi. Ekimi en fazla daralan ürünler ise buğday, çavdar, üzüm, yulaf, pamuk ve tütün oldu. Aralık 2022 itibarıyla gıda enflasyonunda Zimbabwe, Lübnan, Venezuela ve Arjantin’in ardından dünyada beşinci sırada olan Türkiye’de gıda fiyatlarında yeniden bir sıçrama yaşanabilir.

İklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek için uyum ve azaltım politikaları uygulamak gerekiyor.  İklim değişikliğinin olumsuz etkilerini gidermek açısından alınması gereken öncelikli önlemlerden biri, iklim kaynaklı ürün kayıp sigortası mekanizmalarının yaygınlaştırılması ve çiftçilerin girdi maliyetlerini düşürecek teşvik ve desteklerin sağlanması.

Türkiye’nin traktör gibi tarımsal ekipmanlarının da oldukça yaşlı olduğu düşünüldüğünde, verimin artırılması ve iklim değişikliği kaynaklı kayıpların telafisinde bu ekipmanların yenilenmesi de önemli rol oynayabilir.

Kuraklık odaklı su yönetimi şart

Acilen atılması gereken bir diğer adım, kuraklık ve yüksek sıcaklıklar karşısında su stresini azaltmak için doğru su kullanım yöntemlerini devreye sokmak. Damla sulama, yağmur suyu toplama gibi verimli ve basit teknikleri, iyi bir planlama ile kısa vadede gerçekleştirmek mümkün.

Kuraklık konusunda bahsedilebilecek iyi bir örnek Avustralya. İklim ve toprak yapısı açısından Güneydoğu Anadolu bölgesine oldukça benzer karakteristiğe sahip bu ülkede, 1992 yılından itibaren kuraklık odaklı su yönetimi modeli devreye sokuldu. 2019 yılına gelindiğinde, pamuk üretiminde balya başına su kullanımı %48 azalmış ve verim %97 artmıştı.

İklim değişikliğinin etkilerinin artmasıyla birlikte, veriye dayalı akıllı tarım uygulamalarının hayati bir rol üstlenebileceği de görülüyor. Bu uygulamalar, çiftçilere anlık takip olanakları sunuyor, bitkinin ve toprağın ihtiyaçlarını anlamayı ve hızlı cevap verebilmeyi kolaylaştırıyor.

Bu tarım uygulamalarından faydalanıp iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltanlar arasında İspanyol şarap üreticileri de bulunuyor. Toprak nemi sensörleri ve meteoroloji istasyonları gibi çeşitli sensörlerden toplanan verileri kullanan çiftçiler, toprak nem seviyelerini, evapotranspirasyon oranlarını ve hava koşullarını gerçek zamanlı olarak izleyebiliyorlar. Bu çabaların su kullanımını %20 ila %50 oranında azalttığı, verimi ise %5 ila %20 oranında arttırdığı gözlemleniyor.

İklim değişikliğine uyum konusunda her bölgede aynı şekilde uygulanabilecek bir reçeteden söz etmek mümkün değil. Çözümlerin, ürünlerin ve bölgelerin ihtiyaçlarına göre bulunması, birçok paydaşla birlikte planlanması gerekiyor.

Bunlar arasında bölgesel ve ulusal ürün desen haritalarının çıkarılması, havza bazlı su yönetimi ve tarımsal ürün deseni planlarının yapılması, atıl durumdaki toprakların üretime kazandırılması gibi adımlar sayılabilir. Sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik planlar da bu hedefe ulaşmada dolaylı yoldan katkı sunacaklardır.

Ancak bu çabaların işe yaraması için en gerekli koşullardan biri, üretici ve çiftçilerin kapasitelerinin artırılması. Doğru uygulayıcı olmadığı takdirde, bahsedilen tüm tedbirler laftan ibaret olacaktır.

Recent Posts

  • IKEA 2030 döngüsel ekonomi vizyonu: Türkiye için ne vadediyor?
  • ESG’nin evrimi: Ricoh ve Unilever örnekleriyle sürdürülebilirliğin yeni yüzü
  • Türkiye’de her ilçeye bir gıda bankası hedefi: TİDER’den israfla mücadelede 15. yıl vizyonu
  • TÜREB, WindEurope 2025’te Türkiye’nin rüzgar gücünü tanıtacak
  • Trump’tan küresel ticarete tarife darbesi: Yeşil ekonomi ve Türkiye nasıl etkilenecek?

Recent Comments

  1. Seyfullah Pandır - Alfa Solar Enerji 2024 2. çeyrek finansal performansı
  2. Baha Ata - Metan emisyonlarını azaltan teknolojiler: Uydu ve iş birliğinin gücü
  3. İbrahim Günel - Metan emisyonlarını azaltan teknolojiler: Uydu ve iş birliğinin gücü
  4. Murat Türkmen - Türkiye’nin ilk yerli batarya enerji depolama sistemi
  5. Sadan KUCUKLER 0032 0476 400 480 Belcika - Türkiye’de güneş enerjisinde yeni dönem: Hücre entegrasyonu şartı ile gerçek üreticilere destek

Archives

  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023
  • Haziran 2023
  • Mayıs 2023
  • Nisan 2023
  • Mart 2023
  • Şubat 2023
  • Ocak 2023
  • Aralık 2022
  • Kasım 2022
  • Ekim 2022
  • Eylül 2022
  • Ağustos 2022
  • Temmuz 2022
  • Haziran 2022
  • Mayıs 2022
  • Nisan 2022
  • Mart 2022
  • Şubat 2022
  • Ocak 2022
  • Aralık 2021
  • Kasım 2021
  • Ekim 2021
  • Eylül 2021
  • Ağustos 2021
  • Temmuz 2021
  • Haziran 2021
  • Mayıs 2021
  • Nisan 2021
  • Mart 2021
  • Şubat 2021
  • Ocak 2021
  • Aralık 2020
  • Kasım 2020
  • Ekim 2020
  • Eylül 2020
  • Ağustos 2020
  • Temmuz 2020
  • Haziran 2020
  • Mayıs 2020
  • Nisan 2020
  • Mart 2020
  • Şubat 2020
  • Ocak 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Ekim 2019
  • Eylül 2019
  • Ağustos 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Şubat 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Eylül 2016
  • Ağustos 2016
  • Ocak 2016

Categories

  • AI
  • Biyokütle
  • Elektrikli Araçlar
  • Enerji Depolama
  • Etkinlikler
  • Güncel
  • Güneş
  • Hidroelektrik
  • Hidrojen
  • Jeotermal
  • Nükleer
  • Öne Çıkanlar
  • Röportaj
  • Rüzgar
  • Sürdürülebilirlik
  • Yazarlar
  • Yenilenebilir Enerji
  • Yeşil Ekonomi
  • Yeşil Endeks
  • Yeşil Haber'den
  • Yeşil İK
  • Yeşil Sanat
  • Yeşil Sözlük
  • Yeşil TV
NewsIgnifer

© 2025 NewsIgnifer - A Magrus project.

  • Bluesky
  • Facebook
  • Instagram
  • LinkedIn
  • Pinterest
  • TikTok
  • X
  • YouTube