NewsIgnifer
NewsIgnifer Menu
  • Çerezler ve Gizlilik İlkeleri
  • Checkout
  • Cookie Policy (EU)
  • Hakkımızda
  • Kullanım Koşulları
  • Login/Register
  • My account
  • Reklam & İletişim
  • Sample Page
  • Sürdürülebilirlik
  • Takip et
  • Teşekkürler
  • Yeşil Enerji, Enerji Hisseleri, Yeşil Endeks, Sürdürülebilirlik, Yeşil Ekonomi
  • Yeşil Haber Ekip
  • Yeşil Haber Yazarlar
  • Yeşil Haber’de en çok okunan 100 makale
  • Yeşil Haber’de öne çıkanlar
NewsIgnifer Logo

Search

Doğu Akdeniz stratejisi “kazan-kazan”a yönelmek zorunda

Doğru ya da yanlış şöyle bir algı var: “Doğu Akdeniz’de bize karşı bir kumpas, cepheler oluşturuluyor. Bunun arkasında, bizi Güneydoğu’dan, Ege ve Akdeniz’den kuşatmak, yeni dünya düzeninde artan gücümüzü dizginlemek isteyen ABD var. Bölgenin enerji kaynaklarından yararlanmamız, seyrüsefer özgürlüğümüz engellenmek isteniyor. Jeopolitik nüfuz sahamiz daraltılıyor”.

Kısmen bizim dışımızda, etkileme gücümüzün sınırlı olduğu, küresel yeniden yapılanmadan kaynaklanan bir realite var önümüzde, kısmen de bizim proaktif davranmamız, iyi düşünülmüş stratejik öngörüde, hamlelerde yetersiz kalmamız, etkili karşı ittifaklar oluşturamamız, bariz dış politika hatalarımız ile alakalı bir durum ile karşı karşıyayız.

Öncelikle şunu vurgulayalım: Türkiye’nin bölgede varlığı ve gücü kuşkusuz tüm Doğu Akdeniz ülkelerinden daha önemli. Ama hepsi (şimdi olduğu gibi) arkalarına AB ve ABD’yi alıp karşınıza çıkarsa güç dengesi ciddi şekilde değişebilir. Jeopolitik etkiden ziyade kaynak gelirlerini arttırmak sevdasında olan bölge ülkeleri için en önemli doğal gaz pazarı, AB pazarlarına boru hattı ile erişmek için en elverişli potansiyel transit ülke Türkiye. Doğu Akdeniz’e en uzun sahili olan da. KKTC’yi de eklerseniz ve akıllıca yeni ittifaklar oluşturursanız Türkiye’nin Doğu Akdeniz’in “bölgesel süpergücü” olduğunu söylemek abartı sayılmaz. Hepsi Turkiye ile ticaret yapmak, etkileşimde bulunmak isteyen, tarihi ve kültürel bağlarımızın olduğu ülkeler.

UZUN SÜRE GÜNDEME GİREMEDİ

Buna rağmen, Doğu Akdeniz, Türkiye’nin jeopolitik ve enerji gündemine uzun süre hak ettiği önemde giremedi. Taa ki, yumurta kapıya dayanana, riskler tehdit etmeye başlayana kadar. Ne Tamar, Leviathan (İsrail), Afrodit ve Calypso (Güney Kıbrıs), Zohr ve Nur (Mısır) sahalarında keşfedilen doğal gaz kaynakları, ne onların önde gelen şirketler arasında paylaşılması, ne bölge ülkelerinin jeopolitik yeni kümelenmeleri, ne karşı satranç hamleleri, ne de Türkiye’nin ve KKTC’nin zamanlıca kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeler (MEB) ilanı bizi yeterince ilgilendirdi.

Dahası, bugün de sadece bölgenin enerji kaynakları değil, hepsi birbiri ile bağlantılı jeopolitik güç mücadelesi, dini hamilik, denizlerde seyrüsefer serbestisi, yeni küresel düzenin askeri bloklaşması, ticaret savaşları, terör eylemleri gibi konular bölgemizde suları ısındırıyor, rekabeti kızıştırıyor. Bölgede aktif olan uluslararası petrol ve doğal gaz şirketlerini kara listeye almakla tehdit ediyoruz.

Tüm bu hususları tek tek değil hepsini entegre bir bakış açısıyla görmemiz, ona göre yeniden konumlanmamız gerekiyor.

Bölgedeki doğalgaz sahalarından fiili üretim, halen cüzi miktarda. Ticari değeri söz etmeye bile değmez. Konuşulan, aslında bugünkü durum değil, önümüzdeki üç ila beş yıl zarfında aramaların sonuçlanıp üretime geçilmesi ile doğacak olası zenginlik. Sonra da bu zenginliğin talep bölgelerine rekabet edilebilir fiyatta, güvenilir güzergahlar üzerinden nasıl ihraç edileceği. Ve oyun taşları yerinden oynadıktan sonra bölgede yaratılacak yeni statüko.

Kahire ile ilişkileri yeniden düzenlemeden Ankara’nın Doğu Akdeniz’de etkinlik kurması çok zor. Askeri ve diplomatik ilişkiler son altı yıldır askıda, ekonomik bağlar geriledi. Diğer önemli doğal gaz ve jeopolitik oyuncu İsrail ile de öyle. Güney Kıbrıs ile daha derin, geçmişi 1960’li yıllara uzanan ihtilaflar var ve bunların çözülmesi kolay değil. Suriye iç savaşta, Şam ile ilişkimiz yok. Lübnan ile ortak kaygılarımız var. AB, ABD, Rusya ve Çin Doğu Akdeniz’i küresel ve bölgesel  terazinin önemli bir kefesinde oturtmuş durumda, petrol şirketleri kaynakları çıkartmak için harıl harıl çalışıyorlar.

Topyekün tüm güç unsurlarını, ekonomik, hukuki ve diplomatik yetenekleri harekete geçiren bir Doğu Akdeniz stratejisi acilen gündeme getirilmeli. Şayet bana sorarsanız “Doğu Akdeniz’de yeniden oyun kurucu olabilmesi, menfaatlerini koruyabilmesi, bölgesel barış ve istikrara, kaynakların ortak geliştirilmesine katkı sağlaması için Türkiye hangi adımları atmalıdır?” diye, hiç tereddütsüz şu sekiz öneriyi sıralardım:

TÜRKİYE HANGİ ADIMLARI ATMALIDIR?

  1. İhtilaflı olmayan alanlardaki Mısır, İsrail, Lübnan, Güney Kıbrıs doğal gaz kaynaklarına saygı duyulduğu, bu alanlardaki arama, çıkartma, taşıma projelerine “kazan-kazan” temelinde katılabileceğimiz açıklanmalı.
  2. Kıta sahanlığı ve MEB sınırlarının belirlenmesinde uluslararası hukuk ve hakkaniyet çerçevesinde görüşmelere hazır olduğumuz vurgulanmalı.
  3. Bu çerçevede, ön koşulsuz Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na katılmaya hazır olduğumuz, ayrıca İzmir ya da Antalya’da Doğu Akdeniz Enerji İncelemeleri Merkezi kurulması için harekete geçeceğimiz belirtilmeli, istisnasız tüm Doğu Akdeniz ülkeleri davet edilmeli.
  4. Mısır, İsrail, Suriye ve Güney Kıbrıs ile ilk aşamada dolaylı görüşmeler için uluslararası saygınlığı yüksek eski siyasetçi, diplomat ya da işadamları arasından Cumhurbaşkanı Özel Temsilcileri, sadece Doğu Akdeniz üzerinde çalışacak yine yüksek profilli, tam yetkili, bakan düzeyinde bir Koordinatör atanmalı.
  5. Türk silahlı kuvvetleri en üst düzeyde NATO/SHAPE’e, müttefiklerine ve bölgedeki muhataplarına ziyaretler düzenleyerek Doğu Akdeniz askeri diyaloğunu başlatmalı, ”olmazsa olmaz” yaklaşımlarını izah etmeli. Tehditkar bir dil kenara bırakılmalı, menfaat ve stratejik öncelikleri gözeten “kararlı ama yumuşak güç” söylemi tercih etmeli.
  6. Başta TPAO, BOTAŞ, Zorlu, Turcas, Genel Energy olmak üzere Türk enerji özel sektörünün Doğu Akdeniz enerji projelerinde yer almaları için gerekli siyasi ve ekonomik destekler sağlanmali, enerji sektorunde çalışan bölge özel sektör temsilcileri bir araya getirilmeli.

    TÜRKİYE’NİN POZİSYONU ANLATILMALI

  7. Bölgenin önde gelen şirketleri ABD’li Exxon Mobil ve Nobel, Fransız Total, İtalyan Eni, Güney Koreli Kogas, Katar Petroleum, İngiliz/Hollandalı Shell, İsrailli Delek ve Avner, Rus Rosneft, Novatek ile birebir görüşmeler yapılmalı, hem onların mevcut iş planları, gelecek çalışmaları, beklentileri dinlenmeli, hem de Türkiye’nin pozisyonu gerekçeleriyle anlatılmalı ve diyalog kanalları her zaman açık tutulmalı.
  8. Dış dünyadaki menfi algılamayı etkisiz kılmak, Türkiye’nin yaklaşımını anlatmak, hem Türkiye hem de bölgedeki insanların, oyuncuların yeni stratejimizi benimsemeleri, en azından doğru algılamaları için üniversiteler, düşünce kuruluşları, medya üzerinden ayağı yere basan kapsamlı stratejik İletişim çalışmaları başlatılmalı.

Recent Posts

  • IKEA 2030 döngüsel ekonomi vizyonu: Türkiye için ne vadediyor?
  • ESG’nin evrimi: Ricoh ve Unilever örnekleriyle sürdürülebilirliğin yeni yüzü
  • Türkiye’de her ilçeye bir gıda bankası hedefi: TİDER’den israfla mücadelede 15. yıl vizyonu
  • TÜREB, WindEurope 2025’te Türkiye’nin rüzgar gücünü tanıtacak
  • Trump’tan küresel ticarete tarife darbesi: Yeşil ekonomi ve Türkiye nasıl etkilenecek?

Recent Comments

  1. Seyfullah Pandır - Alfa Solar Enerji 2024 2. çeyrek finansal performansı
  2. Baha Ata - Metan emisyonlarını azaltan teknolojiler: Uydu ve iş birliğinin gücü
  3. İbrahim Günel - Metan emisyonlarını azaltan teknolojiler: Uydu ve iş birliğinin gücü
  4. Murat Türkmen - Türkiye’nin ilk yerli batarya enerji depolama sistemi
  5. Sadan KUCUKLER 0032 0476 400 480 Belcika - Türkiye’de güneş enerjisinde yeni dönem: Hücre entegrasyonu şartı ile gerçek üreticilere destek

Archives

  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023
  • Haziran 2023
  • Mayıs 2023
  • Nisan 2023
  • Mart 2023
  • Şubat 2023
  • Ocak 2023
  • Aralık 2022
  • Kasım 2022
  • Ekim 2022
  • Eylül 2022
  • Ağustos 2022
  • Temmuz 2022
  • Haziran 2022
  • Mayıs 2022
  • Nisan 2022
  • Mart 2022
  • Şubat 2022
  • Ocak 2022
  • Aralık 2021
  • Kasım 2021
  • Ekim 2021
  • Eylül 2021
  • Ağustos 2021
  • Temmuz 2021
  • Haziran 2021
  • Mayıs 2021
  • Nisan 2021
  • Mart 2021
  • Şubat 2021
  • Ocak 2021
  • Aralık 2020
  • Kasım 2020
  • Ekim 2020
  • Eylül 2020
  • Ağustos 2020
  • Temmuz 2020
  • Haziran 2020
  • Mayıs 2020
  • Nisan 2020
  • Mart 2020
  • Şubat 2020
  • Ocak 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Ekim 2019
  • Eylül 2019
  • Ağustos 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Şubat 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Eylül 2016
  • Ağustos 2016
  • Ocak 2016

Categories

  • AI
  • Biyokütle
  • Elektrikli Araçlar
  • Enerji Depolama
  • Etkinlikler
  • Güncel
  • Güneş
  • Hidroelektrik
  • Hidrojen
  • Jeotermal
  • Nükleer
  • Öne Çıkanlar
  • Röportaj
  • Rüzgar
  • Sürdürülebilirlik
  • Yazarlar
  • Yenilenebilir Enerji
  • Yeşil Ekonomi
  • Yeşil Endeks
  • Yeşil Haber'den
  • Yeşil İK
  • Yeşil Sanat
  • Yeşil Sözlük
  • Yeşil TV
NewsIgnifer

© 2025 NewsIgnifer - A Magrus project.

  • Bluesky
  • Facebook
  • Instagram
  • LinkedIn
  • Pinterest
  • TikTok
  • X
  • YouTube