Çevresel ve sosyal etki sadece bir rapor değil artık. ESG sadeleşiyor, derinleşiyor ve dönüşüyor. Ricoh ve Unilever örnekleriyle bu değişimi inceledik.
ESG nedir, nasıl doğdu ve nereye evriliyor?
ESG, İngilizce “Environmental, Social, Governance” (Çevresel, Sosyal, Yönetişim) kavramlarının baş harflerinden oluşur. İlk kez 2004 yılında Birleşmiş Milletler’in “Who Cares Wins” raporunda kurumsal yatırımcılara yönelik bir değerlendirme aracı olarak ortaya çıktı. Amaç, şirketlerin sadece finansal değil, toplumsal ve çevresel etkilerini de ölçümleyebilmekti.
Zamanla ESG, yatırımcılar ve regülatörler için bir “şirket sağlığı” kriterine dönüştü. Ancak günümüzde bu kavram da dönüşüyor. Artık yalnızca bir raporlama dili değil; ürün tasarımından pazarlamaya kadar tüm süreçleri kapsayan bir çerçeveye dönüşmüş durumda. ESG’nin döngüsel ekonomi, adil ticaret ve sosyal etki ile birleştiği yeni bir anlayış doğuyor.
Bugünün dünyasında ESG uygulamayan şirketler yalnızca çevresel değil; finansal ve itibar açısından da zemin kaybediyor. Ricoh ve Unilever gibi markalar ise bu dönüşümün aktörleri olarak öne çıkıyor.
Ricoh: ESG’nin teknik alandaki görünmeyen kahramanı
Ricoh, 2025 yılında Carbon Clean200™ listesinde 39. sırada yer aldı. Üstelik bu listeye üst üste yedinci kez girerek, sürdürülebilirlik konusunda istikrarlı bir ilerleme sergiledi. Bu başarı, Ricoh’un yalnızca ürün bazında değil, kurumsal yapısında da çevresel etkisini azaltmaya odaklanan bir dönüşüm stratejisini gösteriyor.
Genel algıda Ricoh yalnızca bir yazıcı markası olarak bilinse de, şirket ofis teknolojileri, belge yönetimi, dijital dönüşüm çözümleri ve yazılım alanında küresel bir oyuncudur. Ancak Ricoh’un ESG açısından özellikle dikkat çeken yanı, toner üretimi, yazıcı bileşenleri, plastik geri dönüşümü ve enerji tüketimi gibi çevresel açıdan yoğun üretim alanlarında sorumluluk alması.
Şirket, A3 renkli lazer yazıcılardan çok fonksiyonlu ofis cihazlarına kadar pek çok üründe uzun ömürlü parça kullanımı, düşük enerji tüketimi, toner geri kazanımı gibi somut adımlar atıyor. Bu yaklaşım, sadece “çevre dostu ürün” üretmekle kalmıyor, aynı zamanda üretimin kendisini de sürdürülebilir kılıyor.
Ricoh’un “Üç P Dengesi” — Prosperity (ekonomik refah), People (toplum), Planet (çevre) — yaklaşımı, ESG’ye bütünsel ve tutarlı bir bakış sunuyor. Dijital çözümlerle ofislerin çevresel ayak izini azaltırken, iş süreçlerini de dönüştürüyor. Ricoh, teknolojiyi sadece verimlilik için değil, geleceği korumak için de kullanıyor.
Unilever: Küresel etki gücüyle sürdürülebilirliğin taşıyıcısı
Unilever, gıda ve kişisel bakım ürünleriyle dünyanın hemen her ülkesinde milyarlarca insanın hayatına dokunan dev bir şirket. Bu nedenle, sürdürülebilirlik alanındaki her hedefi sadece kendi performansı için değil, dünya sisteminin dengesi için de kritik önem taşıyor.
2021’de duyurdukları hedeflere göre Unilever, 2025’e kadar gıda atığını %50 azaltmayı ve tüm ambalajlarını %100 geri dönüştürülebilir hale getirmeyi taahhüt etmişti. Aradan geçen sürede bu hedeflerin birçoğunda ciddi ilerlemeler kaydedildi: Gıda atığında %41’lik azalma sağlandı, geri dönüştürülebilir ambalaj oranı %78’e ulaştı. Ancak esnek plastikler ve son kullanıcı kaynaklı atıklar hâlâ zorluk yaratıyor.
Unilever’in bu süreçteki en dikkat çekici başarısı, sürdürülebilirlik raporlamasını sadeleştirmesi oldu. Her yıl daha fazla sayıda şirket sürdürülebilirlik konusunda “ne yaptığını” paylaşırken, Unilever neden yaptığını ve nasıl bir etki yarattığını da şeffaf biçimde anlatıyor. Bu yaklaşım, sadece çevreye değil, iletişime de sürdürülebilirlik katıyor.
Dünya çapında binlerce tedarikçiyi ve üretim tesisini kapsayan bu ESG uyumu, Unilever’i küresel örnek haline getiriyor. Bu nedenle Unilever’in sürdürülebilirlik yolculuğu, hem kurumsal iletişim hem de çevresel sorumluluk açısından tüm dünyada takip edilmeye değer bir model oluşturuyor.
2021 Hedefi | 2025 Gerçekleşme | Açıklama |
---|---|---|
Gıda atığını %50 azaltmak | %41 | Tedarik zincirinde başarı, son tüketici tarafı hâlâ zayıf |
%100 geri dönüştürülebilir ambalaj | %78 | Plastik toplama altyapısı yetersiz |
Net sıfır karbon (2040) | İlerleme açıklandı | Şeffaf tedarikçi raporlaması ve yatırım artışı |
ESG’nin yeni dili: Şeffaf, sade ve stratejik
Artık sürdürülebilirlik iletişiminde “karmaşık” olan değil, “anlamlı ve ölçülebilir” olan öne çıkıyor. ESG raporları, şirketlerin kendi iç yolculuklarını yansıttığı stratejik iletişim alanlarına dönüşüyor. Bu nedenle sadece ne yaptığınız değil, neden yaptığınız ve nasıl anlattığınız da önem kazanıyor.
Ricoh ve Unilever örnekleri bize gösteriyor ki; sürdürülebilirlik artık yalnızca bir değer değil, aynı zamanda rekabet avantajı. Bu avantajı stratejik biçimde anlatabilen markalar, geleceğin kazananları olacak.